“Kimse senin yarattığının aynını yapamaz!” Anonim
Her birimiz kendi dünyalarımızın yapımcıları, editörleri, yazarları ve şekillendiricileriyiz. Kendi dünyamızda olanların aynısı diğer kişilerle benzeşse de, içimizde hissettiğimiz, olaya cevap veriş şeklimiz, olayı algılayışımız ve bununla birlikte olayların gidişatına yol verişimiz tamamen emsalsizdir.
Bu emsalsizliğimiz bizim parmak izimizden başlar, dünya görüşümüz ve hayatımızı oluşturuşumuza kadar bize ait olur.
“Düşünüyorum demek ki varım!” Descartes
Diğer bir yandan da içinde yaşadığımız toplum bizi sürekli bir tüketime doğru yönlendiriyor, sanki yeni çıkan ürünleri almazsak, yeni çıkan düşünceleri bilmezsek, politikada en çok sevilen partiyi tutmazsak o zaman var olamayacağımıza inandırılıyoruz. Buna inandıkça kendi yaratılışımın kesinlikle tek olmayacağına inanıyor ve varlığımın oluşunu sadece dış görünüşüm, giydiklerim, oturduğum yer, çalıştığım iş ve bedenimin fiziksel görünüşü olarak algılıyorum.
İlk yaptığım öğrenilmesi gerekenleri öğrenmek, uygun kurallara göre de planlarımı yapıp bu hayatı olduğu gibi değil, olması gerektiğine inandırıldığım şekilde yaşama geçirmekle başlıyor. Oysaki plan yapabilmek demek, kesin bir karara varmadan önce deneyebileceklerim ve deneyemeyeceklerim konusunda kendi duygularımı, o anki yeteneklerimi ve bana verilen aletleri kullanabilme becerimi bilmekle başlar. Oysa karar almak, aklımızın ve mantığımızın bizim kendi içimizde kurduğumuz hayalleri, kalbimizin isteklerini yadsımasına izin vermeden özgürce bakabilmeyi ve sonrasında planlamayı gerçekleştirebilmektir.
İki karşıtlık gibi dursa da seçmeye zorunlu olmak yerine, seçim yapabilme özgürlüğümü bedenim, zihnim ve ruhumun istekleri ile birleştirme yeteneğini yani bilinçli, zeki bir farkındalığın gelişimini sağlar bu yöntem.
Özgürlüğün tanımını tekrar yaparak, hakikaten ne kadar özgür yaşayabildiğimize bir göz atmak dileğiyle….
Namaste!