“Ruhu aydınlatan kelimeler, mücevherlerden daha değerlidir.” İnayat Han
Kendi kendime defterime yazdığım notlar, anlamlı anları kelimelere döktüğüm satırlar, bana yaşadığım güzel anlarımı tekrar yaşatma sihrine sahip. Yazdığım yazılar kafamdan geçenleri bir düzene koymamı sağlıyor. Kendimce aldığım kararları ya da o an yaşadıklarımı daha derinde hissetmemi sağlıyor.
Yazı yazmak ayrıca sadece dinlediğimiz sözlerden veya gördüğümüz resimlerden anladıklarımızla kısıtlı kalmamamıza da yardım ediyor. Dokunmayı, tadına varmayı ya da bir şeyin kokusunu alabilmeyi sağlıyor. Günümü yazıya dökmek, gün içinde olanları bir bir ortaya dökmek, etrafımdaki küçük güzelliklerin de farkına varmama yardımcı oluyor. Resimlerden oluşan ve zevk almak yerine o anı görüntülemeyi düşünen beynimizin, bir anlığına zaman yolculuğuna çıkarak bütünü hatırlamasına, kısa gerginliklerin ya da andaki gülüşlerin tadına varmaya neden oluyor. Büyük ya da küçük harflerle yazarken o anki hislerimizi beş duyu ile algılayabiliyoruz.
Selfielerimizde olmayan, duygularımız ve içimizden geçen düşünceler. Bu duygu ve düşünceler aslında otantik ve öngörülemeyen bir varlık haline getiriyor bizi. Elimizdeki telefonlar, bize kendimize yeterli olmayı öğretiyor. Her türlü bilgiye bir anda ulaşmak, diğerlerinin hayatının içini gördüğünü sanmak, ne olduğunu anlamak için çaba sarf etmeden bir çiçeğin üstüne telefonu tutup adını öğrenmek bizi hem bilgili yapıyor hem de cahil. Bilgilerin sonsuzluğu, ulaşabilmenin kolaylığı enerjimizi tüketiyor ve bizi küçük bir kutunun içine kapatıp özgürlüğümüzü çalıyor. Anlamadan, o anın geçmesine izin veriyoruz.
Kelimelerimiz, dünyayı görüşümüzü anlatır, bedenimiz içimizdeki duyguların dış dünyaya bir yansımasıdır. Küçük adımlar atarak otantik halimize dönebilmek için bedenimizin kendi hallerine bir bakalım, onu sosyal içeriklerin dışında kendi halleri içinde dönüştürelim. Kelimelerimizi ve düşüncelerimizi okuduğumuz kitaplarla yeniden düzenleyelim. Kendi yol haritamızı anlamaya çalışalım, bedenimizdeki izler sayesinde ve yaşadıklarımızın tadına vararak. Arkadaşlarımızın sesini duyarak, onları ziyaret ederek hayatın tadına varalım.
İnsan otantik olduğu kadar öngörülemeyen hali ile beklenmedik olaylara karşı yeni çözümler üretebilen bir canlıdır. İçimizi, kendi kelimelerimizi, geçmişimizi ve yaşadıklarımızı duyumsamak bizi hem sade, hem özgür, hem de yaratıcı hale getirir. Kendi içimizdeki hikayeleri kelimelere dökerek yaşamımızı yeniden yaratabiliriz.
Namaste!