Bir kil parçasına şekil vermek için sanatçı ya da heykeltraş en alttan üste doğru çalışır. Yani ilk olarak yere sağlam basması önemlidir. Aynı inşaatta olduğu gibi, heykelin de bir kolonu, bir de kirişi bulunur. Aynı düşünce beden ile çalışırken de geçerlidir.
Heykeli yaparken ilk ele alınan sağlamlaştırılmış ve sıkıştırılmış olan parçasıdır. Sonrasında eklenen ve heykele genişliğini ve hacmini veren kısımlar ise daha akışkan, daha yumuşak ve değişkendir. Aynı bedende olduğu gibi, yumuşak doku, kaslar… gibi.
Sanat terapisinde kilden heykel yapmak için herhangi bir tekniği öğrenmiyoruz, en azından benim gittiğim okulda. Ancak ben tekniğin de bilinmesi gerektiğine inananlardan olduğum için, kendime bir heykeltraşlık ve kil atölyesi buldum. Hocam yanıma oturdu, “Kil farklı bir şekilde insanın içine ve ta derinlerine iner” dedi. “En derin tabakalarında seni etkiler. Auguste Rodin gibi çalışmayı öğrenmelisin. İlk olarak büyük parçayı eline al, sonra alttan sağlamlaştır, yapacağın kadın figürüne belli başlı hallerini vermeden önce bir bıçakla ortadan sırtına ve ön yüzüne iki tane düz çizgi çek. Burası omurgası, sonrasında bel kıvrımı, kalçalar, popo kısmı, bacaklar, leğen kemiğinin olduğu yer… Ardından diğer parçadan sağ ve sol parmaklarının arasına küçük kil parçaları al, onları dalgalayarak yoğur ve kaslar, omurlar, kürek kemikleri, kaburgalar… ekleyerek git. Hem beyninin sol tarafı, hem de sağ tarafı, her ikisi de çalışmaya başlasın” diye devam etti.
Avucumun içinden, sağ ve sol parmaklarımın arasına geçirirken parçaları, elllerime kıvraklık vermeye çalıştığımı fark ettim, kil parçalarını iyice hissetmek için. Aynı kil gibi, sıcak ve nemle yumuşayan ya da soğukla katılaşan bedenimi hareket ettirirken de aynı dokunuşu bedenime uyguladıkça onun nasıl şekil aldığını fark ediyorum.
Sonra hocam Auguste Rodin’in örneklemeleriyle devam etti, Rodin kendi çalışmalarını inceledikçe şunları fark etmiş: “Gençken heybetli ve muazzam bir serilik içinde ellerimi hareket ettirirdim, eğer istersem bugün de aynı hız ve serilikte çalışabileceğimi biliyorum ancak yapmıyorum. Algılarım, amacım ve niyetim beraber çalıştıkça daha yavaş ve daha dikkatli bakarak çalışıyorum.”
Ben de bedenimle çalışırken, hareket ederken ya da bir söz söylemek için ⎼her zaman olmasa da⎼ ağzımı açmadan önce amacımı, niyetimi ve algımı iyice tartıyorum.
Bir bakın işlerinizi nasıl yapıyorsunuz. Başkalarına ne kadar kısa zaman içinde neler yapabileceğinizi göstermek için daha hızlı ve daha çok yapmaya mı çalışıyorsunuz, yoksa “hızlıca olsun bu da bitsin” der gibi özensizce ve doğanıza uygun olmayan bir şekilde mi yapıyorsunuz?
Namaste…