Bizler her zaman ilişkiyi, başkalarına yardım, başkalarının işlerine karışma, başkalarını düzeltme veya onlara yol verme olarak görürüz. İlişki aslında çokluğun içinde kendini bulmaktır.
Destek olmak, onun problemlerine çare bulmak, onunla üzülüp mutsuz olmak değildir. Onun mutsuzluğunda kendi mutluluğuna sahip çıkabilmektir. Biz yıllar içinde duygusal anlayışımızla yaralar alır, bu yaraları içimizde büyütür, küçültür, kendimize dost edinir ve onlarla tamamlanırız. Kendimizin bir parçası haline getirir ve mutsuzluklarımızın nedeninin onlarla oluşumuz olduğunu görmez, hep başkalarını suçlarız. Bütün yaşadıklarımızın esiri oluruz. Esir olmak, kölelik etmek bizim hayatımızın cehennemidir ve sevgi cehennemde var olmaz.
Mutfakta yaptığınız bir yemeğin lezzeti gibi. O yemeği kendiniz için yapar, kalbinizden ve bedeninizden gelen isteği dinlerseniz o zaman yemeğin lezzetini verebilir, yemenin lezzetini de alabiliriz. Ancak o yemeğe lezzeti katanın içimizdeki sevgi, şefkat olduğunu anladığımızda yemeği zevk alınacak ve zevk verebilecek hale getirmiş oluruz.
Ailelerimize, sevgililerimize, eşlerimize, arkadaşlarımıza, işlerimize, kardeşlerimize ve hayata beslediğimiz sevgide ise kendimizden vazgeçip, onları mutlu etmenin yollarını arar durur ve onların mutluluğunun kendi mutluluğumuz olduğunu düşünürsek, ne kendi yemeğimizi, ne de onların yiyeceği yemeği güzelleştiririz. Onlara da kendimize de bir zehri yediririz.
Bir şeyi yapabilmek ile yapar gibi görünmek arasındaki farktır ilişki. Yapabilmek, gerektiğinde korkmayı, endişe duymayı, yapacağını tartmayı, yaparken ne amaçla yaptığını bilmeyi, bedenini, aklını ve ruhunu birlikte tutarak kalbinden geleni ortaya koymayı bilmektir ilişki. Sadece yaralarımızı sarmak veya yaralanmamak ve sevilmek için birlikte olursak başkalarından çok kendimizi yaralarız.
Yaşam amacımız sevebilmek veya sevilmek değildir, sevgi bizim içimizde, etrafımızda ve her yerde vardır, ne kaybolur, ne var olur. Olanı biteni kendi istediğimiz, kendi kalpten gelen halimizle kendi akışında ve doğasında verip alabilmektir sevgi.
Sevgi doğadır, sevgi hep yenilenir, dönüşür, dönüştürür, mevsimler gibidir. Bazen içine kapanır, bazen güneş gibi bizi ısıtır, bazen üşütür, bazen aç bırakır, susuz bırakır ama hep vardır. Ta ki biz onun her yerde olduğunu hatırlayıp onun da bazen geri çekilmeye, kendini yeniden doğurmaya, kendini büyütmeye ihtiyacı olduğunu anlayana kadar.
Sevgiyle dolu, sevginin tek güne sıkışmadığı bir yıl olsun…
Namaste!