Güven duymak, varoluşta isteklerimizin, dileklerimizin olabileceğine inanmak, sonsuz bir yolculuktur. Güven, ne kendine, ne başkasına güven duymaktır. Güven, içinin ve kalbinin bilgeliğine kulak verebilmek ve deneyimlerle bunu birleştirebilmek, olmayınca vazgeçmemek, olunca onu tüketmeden oluruna bırakmak, oluruna bırakırken yaratıcılık ile birleştirip yeniden başlayabilmektir.
Gitmeyen şeylere, istediğimizin olmamasına, zamanında olmamasına katlanamadığımız için, bitmeyen tükenmeyen bir çabayla sadece mükemmele erişmek değildir güven duymak. Güven çabayı gerektirir, vazgeçebilmeyi, hata yapmayı, sabırla beklemeyi, yerinde durabilmeyi, bazen boşlukta hiçbir şey istemeden, hiçbir şeye kalkışmadan bekleyebilmeyi gerektirir.
“Güven, insanın olabildiğinden daha ötesini görebilmesi için meydan okur.” William Clarke
Bizler gördüklerimiz, duyduklarımız ve algılayabildiğimizi düşündüğümüz bir dünyanın varlığında kısılıp kalan, harekette olduğunu zannedip sabit kalan varlıklar olmanın ağırlığını yaşıyoruz. Oysaki her an, her eylem, her söz kendi içinde, o an içinde başka, bilemediğimiz bir anlam içeriyor. Anlamak yerine yaparken denemeyi öğrendiğimizde keşfettiğimiz yenilikler, içine girdiğimiz haz durumu, iyi ve kötü, güzel ve çirkin durumunun olmadığı bir alana sokar bizi.
Bir isteğimizi gerçekleştirirken, herkesin beğenisini topladığımızda, evrende belki gözle görmediğimiz, belki var olan ama etkilenebileceğini düşünmediğimiz varlık veya eşyalarımızın herkesin beğenisini toplayan hareketimizden nasıl zarar gördüğüne dikkat etmeyiz. Yani eylemlerimizin, büyük bir kalabalığı iyiye, güzele götürmek için yapıldığını zannederek, bir başkasına zarar verdiğimizin farkına varmayız.
Her yaşadığımız anda yaptığımız “İYİLİK” bir diğeri için zarar verici olacaktır. Bunu anladığımızda, duyuduğumuzu, anladığımızı ve yaptığımızı gerçekleştirirken olasılıkların ötesinde, yaşam deneyimimizi derinleştirerek
derinlerde olan ışık ve karanlığın ortasında nefes alabilmeye başlarız.
Renkleri ayırmak yerine olduğunu bildiğimiz 10.000.000 rengin içinden de yeni bir renk görebilme yeteneğine sahip oluruz.
Sonsuzluk da görecelidir, ne kadar sonsuz olduğumuza karar vermek tarif edilebilecek değil yaşanabilecek bir andır…
Namaste…