“Hayat bir tahterevalliye binmek gibi, bir aşağı bir yukarı…” Serdar Özkan – Rûmî’nin Bildiği Aşk
Yoga da aynen bir tahterevalli gibi, bir gün bütün patlamalarımızı su yüzüne çıkarıp bizi bezdiren, öfkeler içinde gezdiren, başka bir gün ise mutluluktan uçuran, aşk ile kendimizden geçiren.
İçsel yolculuğumuz da aynen bunun gibi, ne olduğunu bilmediğimiz ve ne olduğuna karar veremediğimiz tadı tuzu belli olmayan; yolu, izi, yönü olmayan, ancak aşk ile yapılan bir eylem ve eylemsizlik. Olmadan olmayı öğrendiğimiz bir yoldur.
Düşüncenin, planların, isteklerin yerinin olmadığı bir dünya aslında yoga yolu. Neyi nasıl yapacağımızı her gün yeniden öğrendiğimiz, sorguladığımız ve bilemediğimiz anda gerçekten sükûnet içinde içimizde hissettiğimiz bir yoldur.
Zamanın, mekânın, yerin, yurdun, keşkelerin, suçlamaların olmadığı bir dünya. Her an içimizde olan ancak her an varlığını bilemediğimiz, her an ulaşılmasa da günün her salisesinde, hücrelerimizin her birinde bulunan nefestir, yoga yolu.
Tahterevalli hareket ederken, ortasındaki boruya sarılırdım, sonra da iki tarafında arkadaşlarım otururken, üstünde dengede kalmaya çalışırdım çocukken. İşte yaşam da böyleymiş, bazen düşüp bazen dengede kaldığım, düştüğümde güldüğüm, ağladığım ve sonra tekrar yerime geçip devam ettiğim bir oyun alanı.
Özümüz gibi gülerek başlayalım güne.