Hepimiz masallara inanırız, galiba en çok da kadınlar masalları sever. Tanrı ve tanrıçalarla ilgili hikâyeler, bizim için katalizatör olur, meditasyonlarımızı süsleyerek içimizdeki arayıp da bulamadığımız güçleri ortaya çıkarmamıza yardım eder.
Durga da bu tanrıçalardan biri. Durga’yı güç, korunma ve değişim istediğinizde çağırabilirsiniz. Durga aslında savaşçı bir tanrıça, ayrıca ruhsal gelişimimizin arkasındaki güç. Kundalini enerjisini vücudumuzun içinde salıvermemizi sağlayan içsel gücümüz. Aynı zamanda güzel, kraliçe gibi, görkemli ve anaç bir koruyucu.
Durga, bir mızrak, yay, topuz, disk, kılıç, yaratıcı sesi temsilen büyük bir deniz kabuğu, doğurganlığı temsilen nilüfer çiçeği ve duayı simgeleyen bir tespih taşır.
Durga, diğer Tanrı ve Tanrıçalardan parçalarla donatılmıştır; Shiva’nın ışığı yüzüne yansımış, bu sayede her yönü ışığı ile dolduran güzel bir kadın olmuş; saçları, ölüm tanrısı Yama tarafından verilmiş; destekleyici Tanrı Vishnu ona sekiz kolunu, dağların tanrısı Himalaya da aslanını vermiştir.
Hikâyesine gelince;
Shumba ve Nishumba, süper güçlerle donatılmış şeytani iki erkek kardeştir. Kozmik büyükbabaları Brahma’dan bir nimet veya kazanç sağlayabilmek için çok sıkı bir şekilde çalışmaları gerekmektedir. Çalışmaları sonunda elde ettikleri sertlik, onları Tanrılar veya insanlar tarafından yenilemez hale getirmiştir. Brahma, bu sertliği onlara verirken dikkatli davranmış ve onların zayıf noktalarını da oluşturmuştur.
Sonunda şeytani kardeşler Evrenin Hâkimi olurlar. Tanrıları ilahi bölgelerinden kovmuş, yeryüzünde de insanları köleleri haline getirmişlerdir. Tanrılar, mağaralarda saklanır ve öç alma planları yaparlar.
Bir gün ermiş bir kişi Tanrılara, Shumba ve Nishumba’nın ancak bir kadın Tanrı tarafından yenilebileceklerini açıklar. Tanrılar dağa gidip Durga’ya seslenirler, Durga bulutların arasından, değişen renklere sahip, göğüslerinin güzelliğini gizli bir şekilde ortaya koyan elbisesi, erotik kokusu ve üstüne bindiği aslanı ile yere iner.
Şimşeğin gürültüsünü andıran yumuşak ve erotik sesi ile Tanrılara bu konuyla ilgileneceğini ve dengeyi tekrar sağlayacağını açıklar.
Shumba ve Nishumba, saraylarının önünde duran güzelliği görünce onu hemen haremlerine almak isterler. Sarayın kahyası bu teklifi Durga’ya götürür.
“Genç kızlığımda kendime bir söz verdim, benimle sadece beni yenebilecek bir erkek evelenebilir diye. Eğer efendilerin beni yenebilirlerse o zaman ben de hareme girerim.” der.
“Sayın bayan ya delisiniz ya da intihar etmek istiyorsunuz, çünkü dünyada hiç kimse benim efendilerimi yenemedi. Ancak gene de söylediklerinizi efendilerime ileteceğim.”
“Eğer efendilerin benimle savaşmaktan korkarlarsa ordularına karşı da savaşabilirim.” der Durga.
Shumba ve Nishumba önce orduları gönderirler Durga’nın üstüne. Durga ardı ardına orduları yenerken, Durga’nın bir parçası olan korkusuz Kali de vücut bulup Durga’nın yanında savaşır.
Bunu gören Shumba ve Nishumba, Durga’nın yanına giderler.
“Hani yalnız savaşacaktın? Yardımcıların olmayacaktı.” derler Durga’ya.
“Bu Tanrıçalar sadece bana ait parçalar.” der ve vücut bulmuş Tanrıçalar tekrar Durga’da bir araya gelir. Bir anda sekiz kolu ile gökyüzünde koskocaman bir hal alır. Bir elinde kılıcı, diğer ellerinde yayı, topuzu, mızrağı, diski yer alır ve şeytani kardeşleri bir anda katleder.
Shumba ve Nishumba son nefeslerini verirken gülümserler ve yüzlerini aşırı bir mutluluk kaplar. Her iki kardeş de Durga’nın vücudunda erirler.
Bu hikâyeyi bir süper güç hikâyesi olarak değil, içimizde her daim sürdürdüğümüz dramatik savaşın bir başka anlatımı olarak tanımlamak daha yerinde olur diy
e düşünüyorum.
İhtiyacımız olan yönlerimizi ortaya çıkarmaya çalıştığımızda hikâyelerin bize destek olması dileğiyle…