İnsanın kendine dokunabilmesi ve kendini tanıyabilmesi için her sabah kendisine yeniden bakabilmesi gerekiyor diye inanıyorum. Kil ile uğraşırken kendime dokunabilmeyi amaçladım. Bir beden, bedene bir surat. Ya bedenin içindeki duygular, duyular, bunların resmi, kilde hayat buluşu nasıl olur!
Bilmediğim bir alan aynı hayat yolunda ilerlerken neler olabileceğine dair bir bilgimin olmaması gibi. Bedenle bir alış veriş. Matın üzerinde ve kil ile oynadıkça daha derine gidebilmek,daha derinde bir alana dokunabilmek için bir uğraş veriyorum. Kendimin 3 boyutunda da neler olduğunu merak ediyorum. Derinimde ne var, nereye uzanıyor kollarım, bacaklarım, belim ya da kalçalarımdaki kaslar sıkı olduğunda ve güçlendiğinde benim enim büyüyor mu küçülüyor mu? Sadece anatomik derinliğim, enim ya da boyuma mı ulaşıyorum.
Müzik dinlerken sadece tınısını mı hissediyorum. Yemek yerken sadece tadına mı varıyorum veya biri bana dokunduğunda karşımdakinin elinin ya da bedeninin yumuşaklığını mı hissediyorum.
Bana göre ve kızım mara’nın yorumuyla insan yaşamsal ve zihinsel tarihçesinin içinde gezintiler yaparak, gezintilerden parçaları birleştirip, hayata yeniden bir anlam katıyor hareketleriyle ve eylemleriyle.
Her gün varlığımızın her boyutuna açılan bir kapıyla hayatımıza şekil vermeye çalışıyoruz hareket ve eylemlerimizle. Bütün duyularımızla özümüzün derinine , boyuna ve enine dalmanın keyfini çıkaralım bugün.
Namaste..!