− Bak kızım, karşındakine nasıl olursan o da sana öyle davranır, sen naziksen o da nazik, sen iyi isen o da…
Bu söylevlerin anlamının her geçen gün değiştiğini, anlamlarının ne olabileceğini düşünüp aynı kelimelere bir de değişik açılardan bakmanın yararını anlamak, onları farklı değerlendirebilmek, annem sayesinde öğrendiğim bir şey…
− Anne bence onun anlamı, sen kendine nasıl davranıyorsan karşındaki de sana öyle davranıyor.
− Sen hep kendi egonla hareket ettin tabii, hep sen sonra başkaları…
Yoga ile bunu kavramaya başladım, ben kendime ne kadar açık yürekli isem, evren de bana açık yürekli, ben kendimi ne kadar berrak görebiliyorsam evren de bana kendini o kadar berrak tanıtıyor, ben kendime ne kadar saygı gösteriyorsam evren de bana o kadar saygılı…
İkilik içinde bütünü fark ettiğimizde; kime, nasıl dav
ranmışım, kimi üzmüşüm, kimden nefret etmişim pek de önemi kalmayacak, dönüp dolaşıp geleceği yer gene ben olacağım.
“Etme bulma dünyası” diye boş yere söylenmemiş. Her hareketimizi, her sözümüzü, kalkışımızı yatışımızı, tüketişimizi, bu bilinç içinde yapmaya başladıkça, tahammül etmek yerine kendi kendimizle yüzleşmeye başlayarak, bazen hoşlanmadığımız şeyleri yapacak, yaşayacak ve deneyimleyeceğiz. Dönüşüm ancak deneyim yoluyla bizi bize bulduracaktır.
Değişim, dönüşüm ve deneyimi umutsuzluk ve ihtiyaç yüzünden yaşamak yerine yerimizi bulmanın huzuruna kavuşalım. Her birimiz bir olduğumuz kadar ayrı bir veçheyiz, bütünlüğü sağlamak için buradayız. Yerimizi yaratmak ümidiyle…
“Ay güneşin önünde bir derviştir, ama gecenin yıldızları arasında en parlak odur.” Sufi deyişi