Bu aralar geçmişimle uğraşıyorum, her kelime, her hareket… Hepsini aklıma getiremeyeceğim gibi geliyor. İşte tam o sırada bir olay oluyor ve geçmişimden bir film parçası kopup gözlerimin önünde mi canlanıyor yoksa bir şeyler mi içimde çalkalanıyor, onu tam bilmiyorum.
Bu sabah gene bunları düşünürken, Debbie Ford’un “Işığı Arayanların Karanlık Yanı” adlı kitabını elime aldım. Psikolog Rollo May’in deliliği, “tekrar tekrar aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek” diye tanımladığını okudum.
Her birimiz alışkanlıklarımızın getirdiği rahatlık içinde, saçımızı, erkek arkadaşımızı, işimizi, evimizi, adresimizi, şehrimizi ve hatta ülkemizi değiştirerek kendimizi yenilemeye ve yenilerken, “Bundan sonra aynı şeyleri yapmayacağım” diye kandırmaya çalışıyoruz.
Yeniden inşa etmeye çalışırken ne yaptığımızı görmeden, davranışlarımızı sahiplenmeden, kendi sorumluluğumuzu üstlenmeden, bilinçli bir şekilde yaşamımızı değiştirme, kendimizi yenileme imkânına sahip değiliz.
Her attığımız adımın sorumluluğunu alabilmek için ise nelere mal olabileceğini bilmek yerine, adımı niye attığımızı kendimize itiraf etmek gerek. Adımı attıktan sonra da olabileceklerin senaryosunu bilinenle baştan yazmak yerine, sonuçlarını, etkilerini iyice gözlemleyip nerede takıldığımızı görmek gerek.
İşte yoga böyle bir çalışma. Bedenimizin her parçasının bütün içinde yaptığı etkiyi anlayarak tek tek her kemik parçasından her kasa, dokularımızın, bedenimizin dış zarının (fasya) her dokumasına kadar neler olduğunun farkına vardığımız ve hissetmeyi öğrendiğimiz bir bütün.
Yogayı her gün yeniden tanıdıkça her dokumun, kemiğimin, kıkırdağımın içine gizlenmiş en ufak parçasını gözlemlemeyi öğreniyorum.
Okyanusun bütününü keşfetmek için yapbozun parçalarını tek tek birleştiriyorum.
Namaste…