“Kendime yağlı boya alamazsam, o zaman suluboya alırım. Suluboya için para kalmazsa, kara kalem alırım. Kara kalemlerim bitiğinde ve hala param yoksa hapse girerim, o zaman hapiste elime tükürür duvarı boyarım.” Pablo Picasso
Yaratıcılık nedir, yaratıcmıyım, param yok nasıl yaparım? Para her şeye bir çözüm gibi geliyor dünyamızda, para her şey ve ona sahip olan her imkâna da sahiptir. Yerleşen bu kodlama içimizdeki ve dışımızdaki problemlere çözüm bulmayı ve yeniden denemeyi de köreltiyor ve olası yaratıcılığımızı da yok ediyor.
Yaratıcılık , bütün karşılaştığımız problemlere tekrar ve yeniden bir çözüm bulabilme yeteneğidir. Yaratıcılık, amaca olduğu kadar gideceğimiz yola da âşık olmaktır.
“Yeni fikirli bir insan, fikri başarılı olana kadar bir delidir.”Mark Twain
Her birimiz her yaptığımız işi kendimize göre ve kendi imkânlarımız ve kendi dünyamızda yaratıcı bir şekilde yaparız, ama gerçek yaratıcılığa ulaşmak zincirleri, günlük rutini, konfor alanımızı bıraktığımızda ortaya çıkar. Yaratıcılığı deneyimlemek, kendine oynayabilecek alan bırakmaktır, yaratıcılık sadece çeşitliliğin canlı ifadesi değil, canın hayatta var olduğu alandır. Bilinç ile bilinçaltımız arasında sürekli bir akım ve sürekli bir iletişim bulunmaktadır, yaratıcılık işte bu akımların dengede kalması ile ortaya çıkar. Yaratıcılık düşünmekten, çözüm bulmaktan çok istediğini yapabilme ve ne gelirse, ne olursa onu kabul edebilme yetisidir.
Bizim bilincimizin kavrama kapasitesi daha düşük bir seviyededir, korkular, endişeler, utançlar, kurallar ve kodlamalarla doludur, bu yüzden yaratıcı fikirlerimizin her biri bizim bilinçaltımızda yatar. Bizler hep olacakları planlayabildiğimizde, korkularımızı, endişelerimizi ve kodlarımızı yerine oturtur ve olması gerekenleri ve olacakları hesaplı yaparak da başımıza gelebilecekleri kontrol altında tuttuğumuza inanırız. Oysaki dünya sonsuz denklemleri içinde barındıran, sonsuzluğunu her alanda yaşayabileceğimiz bir yerdir.
Yaratıcılık, bir çıkışın olmadığı, çözümün değil birçok fikrin yer aldığı, çeşitli yollara başvurmanın denendiği, duvarların olmadığı, kayıpların ve karanlığın gölgesinde huzurun bulunduğu, ararken ışığın aynı bir vaha gibi hayal edildiği, sonsuzluk içinde bir noktadır. O noktaya gidebilme cesaretini, yaşama sevincini, yaşam çeşitliliğini ve yaşamın mutluluğunu yakalayabilmektir. Acının ve mutluluğun birbiri içinde sarmal olarak birbiriyle hayat bulduğu andır.
Yalnızlığın, boşluğun sonsuz ve güvenli duvarlarına tutunarak yürüme cesaretini kendimizde bulmak niyetiyle…