“Çocuk konuşmadan önce şarkı söyler. Çocuk yazı yazmadan önce resim yapar. Ayakta durabildiği anda ise dans etmeyi bilir.” – Phylicia Rashad
İnsan bedeni sanatsal bir yaratımdır. İçinde bütün özellikleri barındırır. Büyüdükçe, sadece öğrendiklerimize ve/veya gördüklerimize dikkatimizi verir ve içimizdeki yaratıcı özellikleri unuturuz.
Duygularımız bizi yaratıcı yanlarımıza doğru yönlendirir. Öfke, fark edildiğinde, değiştirmek istediğimiz bir yönümüzü, yapmak istediklerimizi, yaşamımızın bu bölümünün artık bitmesi gerektiğini bize bildiren bir uyarıcıdır. Tembellik, duyarsızlık ve umutsuzluk ise bizim en büyük düşmanlarımız. Öfkemiz korkuya dönüştükçe, yapabileceklerimizden korkmaya ve başarabileceklerimizin bize yapabileceklerinden utanmaya başlarız. Cüretkâr bir şekilde ortaya dökebileceğimiz yaratıcılığımızın korkusu bizi utanmaya yönlendirir ve bazı hallerimize karşı duyarsız hale getirir. Oysaki utanç bize ne zaman ve nasıl kendimizi ifade edebileceğimizi anlatır. Sevgi ve yüreklilikle bir çiçek gibi açabilme imkanı verir. Sahip çıkabileceğimiz hallerimize ışık tutar. Şüphe, endişe ve güvensizlik ise bizi yerimizde saydırır.
Yaratıcılığımızı beden aracılığıyla yeniden kazanmak, bizi sağlıklı benliğimize geri kavuşturur. Bazı günler iki ileri adım atarken, diğer günler yerimizde sayabiliriz. Günümüzü nasıl yaratacağımız tamamen bir oyundur. Tahminlere dayalı ve bilinen bir formu olmayan bir oyundur, seçimlerimizin toplamıdır.
Bu hafta çocukluğunuzda en sevdiğiniz 5 yemeği kendiniz için hazırlayın. Çocukluğunuzda başarılı hissettiğiniz 5 anıyı yazın. Bir bakın nelere seviniyormuşsunuz ve nelerin tadını hissediyormuşsunuz.
Bırakın gününüz içinizdeki sanatçıyı ortaya çıkarsın.
Namaste…