Kontrol ede ede yaşamaya çalışırken, düşüncelerin, geleceğin, olasılıkların önüne geçerek yaşamı fark etmeden yaşıyoruz. Olasılıkları birer birer düşünüp, kendimizi koruma altına almak, o olasılıkların her birine çare bulmak zorunda kaldığımızı fark etmeden var oluyoruz.
Kontrolü bir kere bıraktığımızda yaşadığımız kötü bir olay, bir başarısızlık, bir düşüş, bir beğenilmeme halinin sonrasında kendimize o kadar kızıyoruz ki bunu büyük bir yara haline getirip, her anı baştan sona kontrol altında tutmaya çalışırken buluyoruz kendimizi. Sadece kendi hayatımızda değil, başkalarının hayatında da bunu yapmaya çalışıyoruz.
Matın üstüne deneyimlemek değil de yapma ve oldurma kaygısı ile çıktığım çok gün oldu. Yaptıkça yapabilirliğim gelişse de sürekli kontrol ederek, daha iyisini ortaya koymayı deneyerek, Instagram postlarına bakıp, kimseye göstermeden onları başarmaya ve bedenimi daha çok kontrol ederek var olmaya çalıştım. Ancak yaşamda tek başımıza olsak da tek yaşamıyoruz; bedenimizin kendine has bir çalışma tarzı, kendi içinde bildikleri ve kontrolümüzün dışında yaptıkları olduğunu unutuyoruz. Diğerlerinin de kendi hızları, kendi bilgileri, kendi deneyimleri ile kendi yollarında yürüdüklerini unutuyoruz.
Bedenimizi, kendi benliğimizi ve başkalarını kontrol etmeden yaşamak nasıl olurdu?
Elbise seçer gibi seçin kelimelerinizi; size yakışanı, rengini beğendiğinizi, içinde rahat ettiğinizi. İyi bir restoranı seçer gibi seçin kelimelerinizi, tadına vardığınız, zevk aldığınız tatları bulabileceğiniz, görünümüyle ağzınızı sulandıran. İlişkiye girdiğiniz her insana ve bedeninize sevdiğiniz bir ressamın, heykeltıraşın eseriymiş gibi yaklaşın; bazen mesafeyi koruyarak, bazen sarılarak. Şefkatle seçin yapacaklarınızı, aynı bir kediye, köpeğe ya da bir çocuğa davranır gibi.
Namaste!