Bir şeye başlamak, bir şeyi bitirmek kadar zormuş.
Şu sıralar, her elimi atışımda ağırlaşan ve bir türlü bitmek bilmeyen bir kitabın tercümesini yapmaktayım.
Ne ümitlerle başlıyoruz, ne hayallerimizi ona yüklüyoruz, istediğimiz gibi olmayınca da kafamızda ne düşünceler geliştiriyoruz.
İşte yoga asanaları da aynı hayatımız gibi, başlıyoruz, asanaya giriyoruz, bazen mutlu, bazen üzgün, bazen sinirli, bazen de boş çıkıyoruz. Her zaman bir amaç, bir dilek, bir istek ile başlıyoruz yaptığımız işe. Gönül koyuyoruz. Kalbimizi veriyor, sonra istediğimiz gibi gitmeyince de kırılıyoruz. Her seferinde teslimiyetten uzak, olana bitene hükmetme peşindeyiz.
Sokakta bir adamı izliyordum, adam dolmuşa el salladı karşıya geçerken, dolmuş karşıda adamın beklediğinden ileride durdu, adam koşarken adımları yavaşladı ve bir anda durdu. Nefesi mi yetmedi, yoksa oraya mı yürümek istemedi, dolmuşçu elini sallayıp yürüdü ve adam sinirle arkasından mırıldandı.
İşte biz de hayatımızı her gün bu tempo içinde yaşıyoruz, bıraksak da ikinci dolmuş gelse, bıraksak da geç kalsak, bıraksak da yüzümüz hemen asılmasa…
Yavaşça sadece orada olsak, sessiz, görüldüğümüzü, sevildiğimizi bilerek ve yaşadığımız her anın tadına vararak.