Bedenimizin fiziksel özü yediğimiz yiyeceklerden sağlanır. Neyi veya kimi yediğimiz, karşımızdakiyle olan ilişkimizi nasıl algıladığımızın ve onunla nasıl bir bağımız olduğunun da göstergesidir.
Patanjali’nin de dediği gibi eğer aydınlanmak istiyorsak, karşımızdakiyle karşılıklı bir ilişki kurmamız gerekir; yani karşımızdakileri kullanılacak birer nesne yerine koymadan, onları da kendimizle bir tutarak bir ilişki yaşamamız gerektiğini anlatır. Bu evreni paylaştığımız bütün insan, hayvan, bitki, doğa, elementler, bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün organizmalarla ilişkimizi iyileştirmemiz gerekir.
Yoga matı üzerinde ve yoga matı dışında yaptığımız asanalar, derin bir şekilde üzerinde yaşadığımız dünyadan başlayarak tüm evreni iyileştirirken, bizim de varlık olarak bilincimizi iyileştirip sonsuzluk kapısını aralamamıza yardımcı oluyor.
Eğer bu evren içinde yaşamımızı sürdürmek niyetindeysek kölelik, sömürme, şiddet ve ölüm üzerine kurulu düzenimizden barış, bütünlük, şefkat ve ahenk dolu bir düzene geçmemiz, yaşamımızı olduğumuz kutsal varlık olarak sürdürebilmemiz için şarttır.
Yoga; bugünkü bilgimizi, deneyimlerimizi, yargılarımızı tekrar ele almamızı, tekrar parçalayıp yeni parçalarını tanıyarak yeni bir hayata adım atmamızı sağlayan bir yapı taşıdır.
Asana ise, bizim evren ve diğer bütün canlılarla olan bağlantımızı teşkil eder. Eğer asananın anlamını iyice ve derinlemesine araştırırsak, asana sayesinde ayrılık, ayrımcılık ve diğeri bilincinden çıkıp fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal olarak bütün ile birliğimizi kavrayarak tümün iyileşmesine katkıda bulunabiliriz.
Bugün bütün ilişkilerimizi, sahip olduklarımızı, beraber olduklarımızı, uzaklaştırdıklarımızı bir karşımıza alalım; neyi veya kimi yediğimizi, nerede ve kiminle yediğimizi, kiminle nasıl yaşadığımızı ve nasıl bir birlikteliği
miz olduğunu gözden geçirelim.
Namaste!