Su sıralar, Gestalt terapinden anladıklarım ve Cameron Shayne’nin eğitmenlik eğitimi için okuduğum kitaplar arasında kendimi anlamaya çalışıyorum. Kabul etmenin başkalarını kabul etmek olmadığını, sadece kendimi görüp tanımak olduğunu, affetmenin de affetmek anlamında değil, tanıyarak sevmek anlamında kullanıldığını öğrenmeye başladım.
Kabul, sevmek, neyi, neden, nasıl yaptığımı anlamak. Duygularımı duyumsamak, tadına varmak, onları doyasıya yaşamak, yaşamanın ötesinde onların yönetiminde mi yoksa ötesinde mi davranarak söyleyeceklerime, yapacaklarıma karar vermenin yollarını aramakmış diye düşünür oldum.
Hareketlerimi, düşüncelerimi,duygularımı davranışlarımla göstermek yerine onları ifade etmeyi öğrenmeyi seçmeye başladım.
― Gene çok yağlı bu et!
― Olabilir, et yemeyince neyin ne olduğuna bir türlü kanaat getiremiyorum. Gelecek sefere sorarım kasaba. J
Tabii bu her zaman bu şekilde sonuçlanmıyor, hele ki eski zamanlarda;
― Nankörün tekisin, ben koştum hazırladım, o kadar para verildi ona, bunu bulamayanlar var.:( gibi abuk subuk bir sıralamaydı giden…
Neden mi? Duygularla anlayışı, anlayışla olanı, gerçeklik ile yansıyan görüntüyü, kusur ile bağdaştıran bir döngüde tutuyoruz. “The Dance of the Lion and the Unicorn” adlı kitapta Waller Mark bu durumu şu satırlarla açıklamış; “Çocuklar ne kadar şartlara bağlı olarak yetiştirilirse, zihinleri de o kadar şartlara bağlı ve sınırlı olacaktır.”
Şartlara bağlı olmak, ölümün ve doğumun bilinmezliğini ortadan kaldırıyor. Şartlara bağlı olmak sınırlar yarattığı için güven verici oluyor, ayağımızın altına bir toprak başımızın üstüne de bir gökyüzü çiziyor. Ve biz acıyı kutu içinde kalarak çekmekle uzayda sınırsız uçarken çekmek arasında bir seçim yapıyoruz her gün.
Nerelere gideceğimi bilmeden, sınırlarını bilmediğim ama benim şekillendirdiğim bir alanda gitmenin güvenini tatmak için her gün yeni yollar deniyorum; kendimde, çocuklarımda, annem, babam, ablamla ve diğer ilişkilerimde. Her değişikliğim onlar için bir yenilik, bazen terk edildiğim, bazen güvensiz olarak nitelendirilen, bazen de neşe verici olan bir alan. Korku ve utançla, yenilik ve yaratıcılığın kol kola gezdiği bir alan.
Denemenin zevkine ve acısına temas etmenin tadını çıkarmak dileğiyle…