Hayata aç olarak geliyoruz. Aç olarak geliyoruz ki merak duyalım, öğrenelim, yapabilirliklerimizi geliştirelim. Sonra öğrendikçe açlığımızı mı kaybediyoruz, yoksa yeterlilik hissi ile olduğumuz alandan çıkmayı mı istemiyoruz? Korkuyor muyuz yeniyi öğrenemezsek diye…
Her birimiz hayatımızı belli bilinmişliklere göre bir yere kadar getirdikten sonra olasılıkları sadece tatillerde, boş zamanlarımızda ya da canımız sıkıldığında deneyimlemeyi tercih eder hale geliyoruz ve sonrasında alışılagelmiş deneyimlerimize ve yapabilirliklerimize dönüyoruz.
Gün içinde açlığımızı gidermeyi reddediyoruz. Hayal etmeyi unutuyoruz. Masallarda başrolü oynamak yerine korku, endişe, kavgacılık, rekabet içinde kendimizi ortaya koymaya çalışıyoruz. En fazla bedenimizin, suratımızın belli hallerini değiştiriyoruz. Olmak istediğimiz rol için elbiselerimizi değiştiriyoruz, bazen de bize hiç uymayan rolü bir süreliğine üstlenmeye çalışıyoruz.
Bedenimiz bütün bu yapılmaya çalışılan değişimlere nasıl cevap veriyor… Hepimiz zaman içinde bedenimizin hafifçe bir yöne yattığını, bazen kalçalarımızı, bazen ayaklarımızı, bazen de boynumuzu ağrıları aracılığıyla daha çok hissettiğimizi biliyoruz. Bunu yaş almaya bağlıyoruz, “yaşlandık” diye yorumluyoruz. Bazen az uyumamıza bağlıyoruz, bazen de geçer edasıyla olana kendimizi bırakıyoruz.
Beden birçok kabiliyeti içinde barındırıyor. En önemlilerinden biri ise yapısal ve fizyolojik değişikliklere uğrama yeteneği. Bu unuttuğumuz yeteneğimiz zaman içinde bizi meraktan, acıkmaktan ve tat almaktan alıkoyuyor. Bildiklerimizin içinde sıkışıyoruz.
Sabah kalktığınızda aşağı bakan köpek duruşunun içinde ne tür düşüncelere dalacağınıza bir bakın. Omurga uzadığında içinizden çıkan isteklerin, tatların, müziklerin neler olduğunu bir dinleyin. Ayaklarınız yere basıyor mu, bassaydı ne olurdu, neler yapabilirdiniz ya da göğüs kafesiniz yere doğru iyice açılsaydı neler aklınıza gelirdi? Sadece baktığınız yeri mi görürdünüz? Yoksa etrafınızda olanlara da odaklanır mıydınız? Bedeninizin içinde neler hissederdiniz, başka bir canlının hareketinde…
Yeni tatlara, meraka, yeni yollara bakmak… Yaş alırken sağlıklı bir gelişim, öğrenme ve yaşadıklarımızdan kaynaklanan hasarların sağlıklı onarımı için bedenimizi değişik şekillerde hareket ettirmek, hareketin içinde sorular sormak değişimin, dönüşümün içinde yeniden şekillenebilmemizi sağlar.
Namaste!