“Takvimlerin tanıklığına bağlı olmayan, daha derin bir astroloji vardır. Her insan, Yaradan’ın ya da kozmik insanın bir parçasıdır; her insanın bir dünyevi bedeni olduğu gibi bir de göksel bedeni vardır. İnsan gözü fiziksel şekli görür, iç göz ise, daha derinlere, hatta her insanın ayrılmaz ve bireysel bir parçası olduğu evrensel düzene bile ulaşabilir.” “Bir Yoginin Otobiyografisi” – Paramahansa Yogananda
Salı akşamı, Ferhan Hoca’mın yapacağı ve biz öğrencilerinin heyecanla beklediği dersi verme görevi bir anda bana verildi. Hocamın söylediği, “Yoga, yapmak isteyenin ayağına gelir”. Öyle de bu büyük sorumluluk beni kasıp kavururken, o kadar kendime ve korkularıma odaklanmıştım ki diğerleri olarak algıladığımız bedensel ruhlarla temasa geçme zamanını kendime vermediğim gibi, onlara da bunu yaşatmadım.
Serinin içinde unuttuğum hareketler, benim daha da rahatsız hale gelmemi ve kendi içimde yok olmamı, bedenimi bırakmamı sağladı. Bedeni bıraktığında ruhun içinde ruh ve algılarla yalnız kalmak; önce öfkemi, ardından utancı, ardından yalnızlık korkusunu ortaya çıkarırken, bir soğan gibi her bir katmanım açılmaya başladı. Hakikaten özüme doğru yolculuğa çıktım. Gittikçe derinleşen bu yolda, bir başka kişinin üzerimdeki bakışını, sevgisini, beni sarmaladığını hissettim, ardından gördüm. O anda kalbimi açmak için köprüye çıktım. Sadece özde olduğum, bir iki saniyelik güzellik, mutluluk, sonsuzluk dolu bir yerin parçası idi. Bu iki saniye sonunda, bir anda bedenimin kıvrımlarının ne kadar yüksekte köprü yaptığını fark ettim, işte bu benim tekrar dünyevi bedenime dönüş anımdı.
Derse gelenlere, ders sonrasında bana güzel sözlerle eşlik edenlere, Ferhan Hoca’ma, benim bu yolda yürümem için verdiği desteğe kalpten teşekkür ediyorum.
Akşam eve gelip de “Bir Yoginin Otobiyografisi” kitabındaki bu satırları okuduğumda, gün içinde ne kadar yalnızlıkla yaşadığımı, o bakışların sıcaklığını, sarışını ne kadar görmezden geldiğimi fark ettim.
İç gözümüzün ya
şadığımız her anda derinleri görmesi dileğiyle… Namaste.