2013 yılının sonlarından beri geçmiş ile karşılaşma, hesaplaşma içindeyim; şimdiye kadar kapatmayı arzu ettiğim, söylemeye cesaret edemediğim, öyle olmasına niyet ettiğim her şeyin bir bir önüme geldiğini fark ediyorum.
Birin, bütünün içinde olduğunu, olmanın bütün olmak ile tamamlanmayacağını, tamamlananı bizim tanımladığımızı anlamaya başladım. Anlamanın da değişik yolları olduğunu, anladığımızı sandıklarımızın, teknoloji gibi, her an değiştiğini fark etmeye ve yaşamıma geçirmeye başladım.
Ölümün kayıp, acı olmadığını, evrimin getirdiği bir değişim, dönüşüm olduğunu düşünmeye başladım. Acının bu sayede neden var olduğunu ve farkındalık anlamını taşıdığını fark ettim. Şükretmenin, her gün yanımda olup bitenden algıladıklarıma sevinmek olduğunu, ancak bize bütünü fark etmemiz için söylendiğini anladım. Şükrün her anın bir deneyimi olduğunu, hamdetmenin “Farkındalığımla barıştım” demek olduğunu, acıya odaklanmanın bana hayatı yaşatmayıp sadece sınırlarımı oluşturduğunu içimde hissettim.
Teknolojinin her gün yenilenmesi gibi, inancın, inanç sanıldığı dönemin bitip her gün yenilenen bir kavram ve deneyimlerin derinleştirdiği bir anlamı olduğu fark ettiğimiz bir anda yaşıyorum.
Baş duruşunun normal, ayakta duruşların anlamsız hale geldiği bir anı deneyimliyorum. Yerçekiminin tersine aktığı, aşağının yukarı ve yukarının da aşağı olduğu bir hale geliyorum. Döndükçe dönenin dünya değil ben olduğumu, olanın, ben değil bütün olduğunu fark ediyorum. Bütün içinde kaybolurken, benliğimi, varlığımı ve bütünde yerimi alıyorum.
Bedenimi ve kendimi yeni teknolojik haline döndürüyorum.
Birçok insanın gidişini izledik, aslında değişen bir şey olmadan, sadece kavramlarımızın değişimini izledik, varoluşun şekil değiştirmesini seyrettik. Farkındalığın yeni algısını fark ettiğimiz bir senenin içinde olmanın tutkusuyla ve yeniden bütü
nde olmanın zevkiyle yogayı bugün tekrar kalbime yerleştirdim.
Bana bütün bu bilgileri aktaranlara, öğretmenlerime teşekkürler…