Yetersizlik, yapamamak, değerlerimiz, bildiklerimiz, öğrendiklerimiz, bizlerin en derin duyguları, aynı zamanda en derin düşmanı ve en iyi dostudur.
Bizler isteklerimizin, arzularımızın düzleminde hareket etmeyi öğrenir, onlarla da kendimizi saklarız. Kimden saklarız, sadece ve sadece kendimizden saklamayı öğreniriz. Ortaya çıkan acı bizi derinden sarsarak bize kendimizi bulmanın bir anlamda sevincini yaşatır. Bu kadar ağır bir buluşma; bize bazen esnemenin, bazen katılaşmanın, bazen geri çekilmenin, bazen içte kalmanın neler demeye çalıştığını ve bunu derken hangi şekilden hangi şekle girdiğimizi, neler yaptığımızı, neler yapamadığımızı da anlatır.
Bu kadar çokluk içinde yol alma ve yürüme kapasitesidir, bizi biz yapan. Korkuların içinden geçerken, karanlıklarda saklanabilme, bazen aşabilme bazen de sadece onlardan biri olma cesaretidir, bizi yolda tutan.
Salt gerçeğin o kadar da hoş, parlak bir ışık olmadığını, arada canımızı yakan bir ateş, arada karanlığın kendisi ve arada da sevgi ve şefkat dolu bir sarılış olduğunu anlarız. Anlarız da anlayıp onunla kalabilmek bizi biz yapmaz.
Yeni yıl gibi, doğum günü gibi her günümüzü özel bir gün olarak yaşamaya, ona dikkat etmeye, kendimize bakmaya, süslenmeye, özel bir anın hazırlığını yapmaya başladığımızda bizler yetersizliğimizi, değersizliğimizi ve bütün kusurlarımızı bertaraf etmeden birliktelik içinde elimizden gelenin en güzelini ortaya koyma yeteneğimizi sergileriz.
Olanı ve olamayanı birlikte yaşatırız ki bütünlensin ve içimizde dengeyi sağlasın.
Her güne yeni yıl çoskusu, her güne özel bir gün bilinci ile başlayabilme cesaretini taşımak dileğiyle…