“Özgürlük, istediğimizi yapabilme imkânından çok, yapabileceklerimizi gerçekleştirmektir.
”
Jean-Paul Sartre
Her gün yoganın değişik bir yanını keşfederek yoga yaptım son dönemde. Bazen yalnız bazen grup içinde. Öğrendiklerim, her gün bana aynı kelimelerle tekrarlansa da ben yeni anlayışlar keşfettim kelimelerin içinde.
Yaklaşık 5.000 yıl önce Patanjali, Yoga Sutralarını bir araya getirdiğinde, bize bütün bu anlatılanların etrafımızda olduğunu, doğadan geldiğini ve her kişiye açık olduğunu belirtmişti.
Hazır olduğumuzda, bütün öğretileri yeterli mesafeden dinleyerek kendi sonuçlarımıza varabiliriz ya da daha kolay bir şekilde, Asanaları yaparak pratik olarak dünyayı hareketlerin diliyle anlayabiliriz. Asanalar bize vücudumuzun nasıl işlediğini anlatırken, meditasyonumuz da bize ruhumuzun işleyişini ve düşünüşünü tanıma imkânı veriyor.
Her Asana, vücudumuzda bazı değişiklikler meydana getirirken aynı zamanda ruhumuzun içinde de bazı değişikliklere yol açıyor. Böylelikle Ruh ve Vücudun birlikte işlediklerini ve beraberce değiştiklerini hissedebilmeye başlıyoruz.
Birbirine olan bağları güçlendikçe içimizdeki hiçlik de ortaya çıkmaya ve özgürleşmeye doğru yol almaya başlıyor.
İlk defa bu hiçliği denizin ortasında yol alırken hissettim ve kendimi birçok insan gibi yogada sağlığı, egoyu güçlendirmeyi ararken buldum. Oysaki yoga sadece hiçlik içinde yaşamayı öğreten bir yol, bütün üzüntülerimizin, sevinçlerimizin, öfkelerimizin, karışıklıklarımızın hiçlik içinde yok olduğu ve boşluğu bulduğumuz, dünyanın sesini hissettiğimiz yer.
Yoga aslında bir spor ya da sağlık için yapılan belli bir hareketler silsilesi olmaktan çok, kendimizi olduğumuz gibi görebileceğimiz bir alan.
Namaste.