Birkaç haftadır Ayurveda çalışmaları, Jivamukti için başvuru kâğıtlarını okumak, TT (Türkçesi Öğretmenlik) öğrenimini yapabilmek için okunması gereken kitaplar ve derken yeni bir şevkle tekrar sarıldım kitaplarıma.
Jivamukti, öğrencilerinden, verdikleri dersler sırasında bütün yoga felsefesini, yoganın anlamını anlatmalarını istiyor. Benim yoga öğretmenliğine giriş nedenim de yoga felsefesini anlatmaktı ve şimdi anladığım kadarını aktarmaya çalışıyorum.
Yoga, Sankhya felsefesi, MUTLAK… Tekrarladım bu kelimeleri.
Biz mutlağa ulaşmaya çalışırken yaratmışız “dualite”yi. Hep doğru ve yanlış kavramı, hep kesin olacak, hep sonsuza kadar sürecek, hep doğru olacak.
Oysaki, mutlakta ulaşacağımız (Ferhan hocamın yaptığı açıklamadan çıkardığım sonuç) bilinçsiz zihin. Yani geleni olduğu gibi alıp deneyimlemek ve ona herhangi bir maddesel ve hareketsel anlam vermeye çalışmamak.
Mutlak sadece TANRI’dır ve onun dışında herhangi bir mutlak yoktur.
Hiçbirimiz Tanrı değiliz ve olmayacağız da, olacağımız cinsi, cinsiyeti, kokusu, formu ve tanımı olmayan bir enerji kütlesi.
Bu düşünceler kafamda, din desem değil, felsefe desem değil sadece… Aşağı bakan köpek duruşunda yüzüme bir gülümseme geldi ve öğrencilere baktığımda şu sözler döküldü ağzımdan;
“Abuk sabuk adı olan ve günlük hayat içinde kullanmayacağınız bu duruşta rahat hissedip sadece orada kalmak isteyeceğiniz ve hatta yüzünüzde bir gülümsemeyle huzuru bulacağınız an yogadır.” dedim
.
Namaste…