“Yemek yemede, eğlenmekte, uyumakta, çalışmakta ılımlı olmayı, uçlara gitmekten kaçınmayı öğrenirsen, o zaman yoganın bütün acılarını ve ızdıraplarını tamamen yok edeceğini anlarsın.”
The Living Gita – Swami Satchinanda yorumu ile Bhagavad Gita – 6. Bölüm, sure 17
Lord Krishna, ahenkli zihnimize yani yüzeysel farklılıkları aşmış, özü görmüş ve özde olana hitap ediyor. Bizler değişiriz ancak özümüz hep aynıdır, bu değişim ile ancak özümüzü bulabilme imkânına ereriz. Aynen ağzımıza aldığımız bir elmanın, önce ağızda hamur haline gelmiş bir posa, sonra midede karbonhidrat, şeker ve liften oluşan bir yiyecek haline gelmesi gibi. Hatta bütün bu parçalar da birbirinden ayrılır, bir kısmı yararlı olarak fiziksel bedende kalır, diğer bir kısmı daha değişik bir şekilde bedeni terk eder. Yani elle tutulur, gözle görülür değişir, değişimin olmadığı yer ise aynı, bir, bütün ve tek kalır. O birdir, değişimi yaşamamıza imkân veren.
“Ruh bence, düşünüp fikir üreten CAN’ın gücüdür.” Aristotales (384-322 İÖ)
Değişirken ve farklılaşırken, farkındalığın içinde kalmak, kendimizi, dünyayı anlamamızı sağlar. Ayrışırken, bütün olmanın tadını değişimlerde ve sınırlarımızın büyüklüğünü denemede buluruz. Ayrılmak ve farklı olmak yerine, bütünlüğü hissederek deneyimlemeyi seçeriz.
Meditasyon, sadece ılımlı bir zihin, duygu ve beden halidir. İster oturun, ister gezin, ister yemek yapın. Meditasyon içinde hayatı sürün. Bu yüzden yoga uygulaması, yoga rutini ya da yogayı gerçekleştirmek deniyor.
Bizler ne kadar yoga yaptığımız, ne kadar guru gördüğümüz veya nefes alarak kendimizle savaştığımızla değil, kendi sınırlarımızı, bağlılıklarımızı ve bağımlılıklarımızı ne kadar fark edebildiğimizle yogayı tekrar buluruz.