“Dil yaşamımızı resmeder” demiş Wittgenstein.
− Bak göreceksin, şimdi buradan çıkacağız ve ancak 45 dakikada eve varacağız.
− Meltem, belki de…
− Yok ben biliyorum, bu çocuğu her yüzmeye getirişimde böyle…
Biz söyledikçe dualarımız kabul oluyor. Ben Arapça bilmem ama dua kelimesinin söz ile eş anlamlı olduğunu düşünmeye başladım. Bağımlılıklarımız, olacaklar, geleceğimiz, geçmişimiz, Allah’ın eli ve bizim dilimiz aracılığıyla şekilleniyor.
− Ya hocam, yoga çok zor iş.
Gülümsüyor:
− Hem fark et hem de unut.
Farkında olduklarımızı ve o gün gördüklerimizi unutacağız ki yarın yeniden başlama boşluğuna erişebilelim. İşte asanaların yararı da burada başlıyor, asanaları yapmaya başladığımızda, önce hayal kırıklığı, sonra “Aman Tanrım” ve durdukça ağrı, ardından bırakma halinde ise sadece gülümsemeyle uzayan bir zaman. Acıların, hoşluğun korunarak hissedilmemesi.
Yogacı olmak, sadece hareketleri iyi yapmakla değil, daha çok yaşam biçimimizle meydana gelen bir bütün.
Yogayla bütün olacağımız bir gün dileğiyle.
“Kabul etmeyeceğim duayı kulumun diline vermem.” ( ALLAH c.c.)