“Yoga nedir?” sorusunu sürekli olarak kafamda gezdiriyorum.
“O hareketler var ya, ben artık tamamını biliyorum, evde de yapıyorum. Artı kasetler ve kitaplar o kadar çok ki.”
Hocam bana “İlk yoga dersini ver” dediğinde, ben de aynen böyle hissettim, yaklaşık bir yıldır, Nisan 2013’ten beri de yoga dersi veren bir eğitmenim. Neleri öğrendim, neleri öğrettim, ne oldum, ne olmadım…
Yoga yürüdüğüm yol oldu, bazen politika oldu, bazen insan gönlü oldu, bazen “Aman canım nedir ki” oldu. Bir arkadaşımın dediği gibi, “Yaa o kadar fazla yoga yokmuş canım, hepsi de ‘hatha’ymış” oldu.
Adını tam öğrenemedim asanaların, ismini cismini tam telaffuz edemedim, ancak yoldaki öğretme yöntemi farklılıklarında arayışı gördüm. Ferhan Hocamın “Herkes öğretir ama kendi yönünü bulmak lazım. Bırak öğretsinler, yolda onu anlayacaklardır” cümlesini anladım.
Yolda ne aradığımız da, ne bulacağımız da, ne olacağımız da deneyimle, yaratma ve görme yeteneğimizle bağlantılı. Her birimiz insan olduğumuz kadar birer yogiyiz; yaşamlarımız, hikâyelerimiz, başa çıkma yöntemlerimiz, inançlarımız, yargılarımız, ümitlerimiz ile yoğrularak hayatı var ediyoruz.
Var ettiğimiz hayatın inancı içinde yürümek, bilgileri yeniden deneyimlerken yaratmanın zevkini tatmak, tüketmeden yaşamak, yaşanmışlıkların ağırlığını taşımak yerine yenilerine yer açabilmek, yeninin heyecanını eskiyle bütün içinde görebilmek, icat edilmişi bir de kendimiz deneyimleyip yeni bir anlam katabilmek, hayatın içinde var olanı başkalarının değil, kendi gözlüklerimizle görme cesaretine sahip olmak.
Rişilerin, peygamberlerin, ermişlerin, bektaşilerin, bilgelerin, bilim insanlarının, filozofların bize bıraktığı mirası ödünç alıp üstümüze uydurmaya çalışmadan, deneyimleyip onunla bütün olmak, hissedip derinine yaşayabilme özgürlüğüne sahip olmaktır yoga.