“Dile getirdiğimiz bütün sözcükleri, duyacak kişileri düşünerek dikkatle seçmemiz onları ya mutlu ya da hasta eder!” Buda öğretileri
Ne zaman ki bir şeyi söylemek istesem, bütün boğazım düğümlenir. Korkularımızı, çekincelerimizi, düşüncelerimizi, yaşanmışlıklarımızı, kodlarımızı ifade ettiğimiz ve kendimizi ortaya çıkardığımız alandır sesler.
Kendi içimizi anlatır aslında. Her seçilen kelimeye ne kadar özen gösterirsek, o kadar kendimizle birlikte, bütün olma ve kendimizi tanıma imkânına sahip oluruz. Kendimizi tanımazsak, kendimizi bilmezsek, korkularımızın derinliğine inmeyi denemezsek, nereden bileceğiz ne olduğumuzu, nereye gideceğimizi, ne anlatmak istediğimizi, nereden emin olacağız ne anlattığımızdan. Anlatırken neleri söylediğimizi ve karşı tarafın algısında neleri uyandırmak, dediklerimizle neye vurgu yapmak istediğimizi.
Kendimizin varlığını bilmektir söz. Boş işler için kullanılmaz. Her gün her kelime ile aydınlatır, her kelime ile kirletiriz dünyamızı. Düşüncelerimiz ikiliği yaratır, içimizi dışımızı ayırır, doğruyu yanlışı koyar. Fark etmeden sürekli ayrılığı anlatır kelimelerimiz.
Öğrendiklerimiz, öğrenip anladığımızı sandığımız, doğru olduğuna inandığımız ve bizi oluşturan bütün parçalarımızı ayırıp bizi hasta eden de bildiğimizi, anladığımızı sandığımız bizdir.
“Düşünceler söze dökülür. Sözler harekete akar. Hareketler alışkanlığa dönüşür. Hareketler ise kişiliği pekiştirir. Düşüncelerinizi ve düşüncelerin şeklini dikkatle seyredin. Sevgiyle ve bütünün yararına dönüştürün sözleri hareketlere.” Buda öğretileri
Öğrendiklerimizi, anladıklarımızı, yaptıklarımızı gözden geçirirken, bir türlü derine inip ifade edemediklerimiz için özür dilememiz de bundan doğar ve hep bir utanç, suçluluk, yanlış anlaşılma içinde yaşarız. Zordur kendini, kendi gerçek dünyamızı bilmek, dikenli, hapishaneli, ateşli bir yoldur. Bildiğimizi sanmak, bilineni uygulayamamak, kalbinin derinliklerine ulaşamamak, kendi içindeki dürüstlüğü bulamamaktır, duymadan, anlamadan, anladığını sanarak konuşmak.
Annemden doğru konuşmayı bilmediğimi, Jivamuktiden anda gerçekleştirdiklerimizin ve söylediklerimizin özür dilenecek bir şey olmadığını, terapistimden anda istediklerimizi yapmanın ve söylemek istediğimizi söylemenin doğru olduğunu öğrenirken, bir türlü birleştiremiyorum bu üçünü. Hangisinin düşüncelerimden kaynaklandığını, hangisinin ben olduğunu, benim ne olduğunu çözmekte zorlanıyorum. Ferhan hocamın dediği gibi, söz biter bir zaman, ben olmaktan vazgeçtiğinde
. Bütünleşmenin her an, her gün, her yaşta değişimi getirdiğini gördükçe konuşmanın ne kadar da özel bir araç olduğunu ve bazen içimizdekileri anlatmanın sadece olmak olduğunu ancak kısa anlarda hissedebiliyorum.
Sağırlıkla, körlükle yürüttüğümüz bu hayatta var olabilmenin hafifliğine, kalpten görmenin basitliğine ulaşmak dileğiyle…
Namaste!